Fatih ORHAN – HİZAN’da KÖŞEDEKİ İSKEMLE
Hizan’da her köşede bir iskemle, her iskemlede bir insan portresi, Hizan’lı ya da hiç Hizan’lı olmamış.
Hizan’ın suyunu içmiş, Hizan’ın sarp dağlarıyla bakışmış. Bir kısmı da orayı süreli mesken etmiş.
Yolalan Beldesi’den sonra başlar Hizan öylece devam eder.
Bazen Hizan’da hayat tersine döner ve yazın kalabalık olması beklenirken kışın kalabalıklaşır. İnsanlar yazın serin, yeşil ve zengin floryasıyla envai çiçek kokan köylerden çıkmak; uzaklaşmak istemezler. Okul yolları dolar, yurtlular öğle arası yemeğe giderler.
Fakat kışın insanlar cadde cadde hizanı doldururlar pasajda, kahvehanelerde ve köşede. Evet özellikle köşede, herkesin bir köşesi vardır bu köşeler ya kahvehanelerde ya da köy dolmuşların kalktığı duraklarda olur bazıları süreli bazıları ise esir olduğumuz bir köşe… bu köşelerde herkes gitmeyi bekler. Köyden gelenler Hizan’ı süreli mesken edenler… Ama belki de oraya bazıları memleketinin kokusunu getirir.
Kahvehanede iskemlelerin üzerinde oturan insanlar en çok burada sosyalleşme alanı bulur. Kimi tek başına oturup düşüncelere dalarken kimileri ise oradakilerle derin bir sohbete dalar. Ama burada tüm yüzler birbirini tanır çünkü mutlu zamanlarda da zor zamanlarda da bu insanlar birbirlerine hep eşlik eder.
Kışı kasvetlidir yazı ise cennet misalidir.
Ve ne zaman ki yolum Hizan’a düşerse orada yaşadığım hatıralar aklıma gelir. Hizan bana birçok anıyı, birçok yaşanmışlığı, birçok tanıklığı ve çektiğim fotoğrafları hatırlatır. Fakat Hizan’a baktığımda hatırlamak için çaba sarf etmemi gerektirecek bir yer olmadığını söyleyebilirim çünkü Hizan hep bıraktığım gibi hiç değişmeden hiç gelişmeden yolunu almaya devam ediyor.
Taze tütün kokusu, jilet değmemiş sakallar, caddelerde bakır bakışlar, yetmiş beşinde olmasına rağmen o saflığı ve güzelliğini koruyan bir bekçi gibidir Hizan. Tüm doğallığıyla ve yüzden fazla köyüyle sizleri selamladığını iliklerinize kadar hissedersiniz. Kışa aldırış etmeyenler özellikle cuma günleri çarşıyı doldurur ve saf tutarlar cami avlularında. Sonra bir de bakarsınız ki burnunuza taze tütün kokusu gelmiş, bir anda dönüp bakarsınız ki köyden gelmiştir hazin tütün kokusu.
Akşam köye giden dolmuşları bir köşede izlerken haftalarca belki de aylarca yapılan hazırlıkların telaşı gözünüze çarpar sonra başınızı tekrar iskemlelere çevirirken hizanın ağaları begleri ve koçerlerinin de burada tüm ağırlıklarıyla oturduklarına şahit olursunuz.
Belediyenin duyuru anonslarındaki sesler kulağınıza dolmaya başlar fakat kelimeleri anlamakta güçlük çekersiniz aslına bakılırsa hiçbir şey anlayamazsınız. Ses düzeni bozuktur ve uzun zamandır düzeltilmeyi bekliyordur. Bu yüzden Sesler ve kelimeler anlaşılır olmaktan çok uzaktır.
Köyler şendir insanlar küsse bile bayramlarda, düğünlerde ve taziyelerde tekrardan barışırlar. Fakat sonra yine küsmek için kendilerine nedenler bulurlar. Bu bazen bir arazi kavgası bazen bir keçi, bazen ise başka şeyler içindir. Tabi barışmak için el uzatmak için sebep aramak lazım.
Peki ya Hizan’da öğrenci olmanın anlamı nedir bilir misiniz? Hizan’da öğrenci olmak zordur. Çünkü daha çok küçük yaşlarda ailesinden ve annesinin kucağından kopup yatılı mekteplerde okumaya başlarlar. Hizan’da öğrenci olmak demek yılları ve günleri saymak demektir çünkü hasretlik vardır sıcak aile yuvasından yatılı devlet okuluna giden öğrenciler burada tek başlarına mücadelelerine başlarlar. Kimileri bu mücadelelerini en güzel şekilde kazanırken kimileri ise bu mücadelenin devamını getiremez. Hasretin kucağında okuyanların mektebidir Hizan.
Hizan kimdir? Günümüzde sosyal medya aracılığla popüler olmuş taş evleri yapanların hikayesidir. Bu evler bize Hizan’ın hüznü ne kadar büyük ise mücadelesinin ve ayakta kalabilmeyi başaranların sembolü olup insanların hayretini uyandıran bir duruştur.