Sibel DUYMAZ
BHA Medya Grubu Başyazarı ve Genel Yayın Yönetmeni
Merhaba BHA Medya Grubu Baş Yazarı olarak, bazı sebep ve yoğunluğumdan dolayı yazılarıma ara vermiştim. Bugün sizlerin karşısına farklı bir yazı ile çakıyorum.
Türk Milleti vatandaşları olarak daha refah ve daha iyi toplumsal, kültürel rahatlık, güven ortamı içerisinde, huzurlu bir şekilde yaşamayı hak ediyoruz. Allah Devletimizi her daim korusun ve yüceltsin. Bu şerefli milletin bir bireyi olarak, bayrağına, milletine devletine, kültürüne, değerlerine, taşına, toprağına kalben bağlı bir insan olarak bazı konularda şahsi fikrimi beyan etmek isterim.
Öncelikle toplumsal ve ahlaki yönden çok büyük yaramız olan uyuşturucu konusunun ciddi bir şekilde ele alınması ve bu konuya maalesef Emniyet ve Adalet camiasının da içindeki bazı gizli ellerinde farkında olarak titizlikle üzerine gidilmesi gerektiğini düşünmekteyim. Bir gazeteci olarak daha önce sırf bu konuyu içeren yazılarım olmuştur. Aileler çok zor durumlarla gizli mücadeleler içindedirler. Çok insanların hayatı yıkılmış ve toplum inanılmaz derecede yeterince yara almış durumdadır. Maalesef Türkiye Dünya uyuşturucu trafiğinde 2 veya 3. Sırada yer almış durumdadır. Bu imajdan bir Müslüman ülke vatandaşı olarak esef duymaktayım. Her 5 aile içinde 3 aileden uyuşturucu kullanan gençler, bireyler var bu korkunç bir yıkıma gidiyoruz demektir. Bunda ülkemize diğer ülkelerden gelen insanların ve onların kendi toplumsal normlarının da etkisi olduğunu düşünüyorum.
Tarım ve hayvancılık ülkesi olmamıza rağmen ve ‘DÜNYA AÇLIK VE KITLIK’ algısıyla karşı karşıya kalmaya özellikle KÜRESEL Güçler tarafından zorlanıyorken; biz onlara mı uyuyoruz acaba? Diye kafam karışıyor maalesef çünkü: Bu kadar ithal tohum ile tarım yapmak, buna çiftçiyi zorunlu bırakmak, üreticiyi bu kadar zor şartlar altında bırakıp ezdirmek, köylüyü toprak ekip biçmekten, hayvan üreticiliğinden bezdirmek vazgeçme politikaları ile onları mecbur bırakmak, zaten yanlış bir şeylerin olduğunun açık bir göstergesi haline gelmiştir. Biz ne yapıyoruz? Tarım ve hayvancılık Bakanlıkları ne yapar? İklim anlaşmalarına imza atmamış olmayı umut ediyorum. Dünya ülkeleri doğal tohumlarını özel yapılmış depolarda özel güvenlik sistemleri ile koruma altına almışlarken bize sinsi dayatmalar yapıyorlar diye düşünmek istemiyorum.
Yabancılar konusu büyük tehlike içermektedir. Bu konu bence masumiyetini ve sevabını yitirmiş durumdadır. Bütün vatandaşlar da bunun fazlasıyla farkındadır. 3. Dünya savaşı soğuk savaş şeklinde başlamış durumundayken iklimlerle, tabiat olaylarıyla, depremler bile yaratarak dengeleri bozmaya çalışan güçler söz konusuyken, laboratuvarlarda üretilen bazı hayvanları doğaya, bazı değişik balık türlerini denizlerimize gizlice salmışlarken ben yabancı akımı konusunda bir vatandaş olarak çok masum düşünemeyeceğim. O kadar genç nüfus ve çoğunluğu erkek burada ne işleri var? Bizans oyunlarına maruz kalmaktan açıkça endişe duyuyorum. Burada kolayca mülk edinmelerine karşıyım özellikle İranlılar fazlaca mülk edinmeye başladılar bu büyük tehlike vatandaşlarımız da yabancılara mülk satışlarında dikkatli ve hassas olmalılar diye düşünüyorum. Afganlılar ülkelerinde ikinci kalite MET(Uyuşturucu) üretimi yapılıyor ve buraya akın akın geliyorlar gelirken de getiriyorlar, Karabük Üniversitesi’nde zenci üniversite öğrencilerinin ilçede yarattığı skandallara, zührevi hastalıkların patlamasına, hastanenin dolup taşmasına kulaklarımı tıkayamayacağım. Fuhuş sektöründeki yabancı uyruklu kadınların çoğalmasına gözlerimi yumamayacağım. Denetimsiz kanun dışı gayrimeşru olan hiç bir şeye ve beka sorunumuza duyarsız kalamayacağım. İnsanlar ucuz yabancı işçi çalıştırıyor diye Ülkeme yük istemiyorum bunun ekonomik başka çareleri bulunur hem de işsizlik önlenmiş olur, küçük bir zümre mutlu oluyor diye buna razı olunmamalıdır.
Emekliler gerçekten çok zor durumdalar neden kulaklar tıkanıyor, gözler kapanıyor, diller doğru söylemiyor. Belli yaşlara gelmiş, artık çalışma şansı olmadığı durumda oldukları için emekli olan bunca insan hele kirada olanlar aşırı zor durumdalar hep idare hep idare yarı açlar belki karınları doyuyor fakat inanın beslen emiyorlar. Yazıktır günahtır. O kadar makam arabaları o kadar kamu lüks harcamaları varken neden bu az gelirli ve emekli vatandaşlardan bu kadar fedakârlık bekleniyor adaletsizlik değil mi? Bu kadar gelir adaletsizliği olabilir mi? Bu hayat mücadelesi Hükümete bizi yönetenlere kırgınlık ve ah yaratmaz mı? Bürokrasi lüksünde tasarrufa gidilmeli emekli maaşları ve asgari ücretlilerin maaşlarını oyuncak ederek ülke bütçesi tasarrufu olmaz. Ancak ah alınır.
Kiralara kesin ve ivedi bir çözüm getirilmeli yoksa yakında insanlar sokaklarda çadırlarda yaşamaya başlayacak, toplumsal çöküntüler patlamalar başlayacak, insanlar cinnet geçirip sokaklarda kendini yakacak, intiharlar başladı zaten. 14 bin maaş alan bir insan 15 bin-18 bin kira verebilir mi? Bizi yönetenler bu meseleden sorumlu olanlar hiç kıyaslamıyorlar mı? Maaşları ve kiralık ilânları hiç mi çekemiyorlar mı? Bu kirada olan esnaflar için de aynı mağduriyeti içeriyor? Satılık ev zaten bu mağdur kesimin alması imkânsız fiyatlar fahiş derecede yüksek zaten. TOKİ de maalesef düşünüldüğü gibi masum değil Bürokratlar oralara da el atmış gariban insanların şanslarını ellerinden almış durumdalar yakınları kendi adlarına mülk edinmişler, milletvekilleri de var böyle bu yolla bir sürü mülk edinmişler. Maalesef dar gelirli vatandaşlar tek kelime ile sadece nefes almaya ve doymuş olmak için karın doyurmaya çalışıyorlar.
Ekonomi çok sıkıntılı durumda Ülkemiz sınırlarda bir çatışma, ülkemiz içinde terör, hainlik, büyük bir deprem 10 il çok büyük bir yıkım Allah devletimizin Yar ve Yardımcısı olsun. Fakat bu kadar da vatandaşa yükle bilmez Ankara’da dolmuş 25₺ bütün toplu taşıma ücretleri zamlandı bu belediyenin işi %40 da zam olur mu biz yaşamayalım mı? Bir hastaneye çocuğunu götürse dar gelirli vatandaş evine bir ekmeği daha az almak zorunda kalacak meselâ. Ya piyasanın bu kadar serbest denetimsiz olmasına ne demeli? Ne yiyip içeceğiz? Nasıl yaşayacağız? İlâçlarımıza bu kadar az maaşla nasıl para ödeyeceğiz raporlu zorunlu ilâçlara bile para ödüyoruz. Peynir alsa zeytin, zeytin alsa yumurta alamıyor insanlar çocuğuna süt alamayanlar var ne ara bu hale geldik ne yapacağız? AKP Milletvekilleri neredesiniz? Sesimiz geliyor mu? Bunlara sizle ışık olmalısınız o yüksek maaşlarla o Meclis’te neden bize ses değilsiniz muhalefete mi gidelim çığırtkanlık yapalım. Tok açın halinden anlamazmış bu hayat pahalılığının piyasa serbestliğinin önüne geçilmesi gerekiyor.
Yerel gazetelere bir sınırlama getirilebilir bir çözümü olmalı. Fakat bu kadar parasal yönden desteklerinizi kesilmesi yanlı bir basını doğurur. Basın özgürdür ve adaletin de sesidir. Halkın nefesidir bu kadar sesleri kesilmesi için uğraşılmaz neticede bir emek var bu meslek yok edilmeye değil saygı ve itibar görmeye layıktır. Gazetelere destek olunmalıdır Valilik tarafından verilen küçük masrafını karşılamayan rakamlarda kesintiye uğramamalıdır. İnternet gazeteleri mi sadece var olsun gazete basılmasın mı? Unutulmamalıdır “Söz uçar yazı kalır”.
Kalın Sağlıcakla……
Sibel DUYMAZ
BHA Medya Grubu Başyazarı ve Genel Yayın Yönetmeni
Canım Sibel’im, birçok şeyi o kadar güzel vurgulamış ve anlatmışsın ki öncelikle kutlarım seni gönülden….kan ağlatıyorlar halka, ekonominin içine edildi bir de üstüne sokaktaki canlarımızın acısıyla kavuruyorlar bizi!!!
Allahım gör lütfen, hiç kimsenin tahammülü kalmadı…gör içimizdeki cam kırıklarını, her gün başka yerlerimiz kanıyor!!! Sevgilerimle birtânem!!